21 Şubat 2018

Hayatlar uzun muamelelerle hazırlanır

İnsanların hayatlarını güzelce birbirine karıştırmak, kısa süreliğine de olsa, çocuk oyuncağı değil. Kimyada olduğu gibi, birbirini arayan ve iten elementler var. Hayatlar uzun muamelelerle hazırlanıyor. Evet, tıpkı yemekler gibi. Hayır, doğru, yemek yapan kimse yok, insan hayatın kendisini aşçı olarak nitelemiyorsa elbet; hem, neden olmasın? Her halükârda, burada gerekli olan kimyanın karmaşık olmadığı söylenemez. Bir hayat diğerinden daha uzun sürede pişirir, ocaklar yeryüzünün farklı yerlerindedir, sonuçta ortaya nasıl bir şey çıkacağı belirsizdir. Burada, hikâyemizde en uzun vakti bu kıyaslama aldı; o yüzden şimdi sadece bir şey daha söyleyelim: Hayat –bu aptalca soyutlamayı son bir kez daha kullanacak olursak– aşçı olarak tam bir ahmaktır. Bunun acısını genellikle insanlar çekerler ve bundan bazen, çok sık olmamakla birlikte, edebiyat faydalanır. Göreceğiz.
***
Ben bir kaybı telafi etmek üzere yola çıkıyorum. Kitap yazmış olan herkes bu duyguyu bilir. Bir tür veda ve dolayısıyla daima bir tür yastır bu. Bir iki yıl karakterlerle birlikte yaşarsın, onlara uyan ya da uymayan isimler takarsın, onlara acı çektirir ya da onları güldürürsün, onlar sana acı çektirir veya seni güldürürler, sonra da onları koca dünyaya salıverirsin. İyi olacaklarını, nefeslerinin bir süre daha yaşamaya yeteceğini umarsın. Onları yalnız bırakırsın ama onların seni yalnız bıraktıkları duygusuna kapılırsın. Eski Doğu Berlin'deki terk edilmiş bir tren garında yalnız kalırsın. Bundan daha hazin bir şey yoktur.  
Cees Nooteboom, Cennet Kayıp.
Çeviren: Esen Tezel, YKY.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git