25 Mart 2016

Komşu Kadını Beklerken

Annem, komşu kadın gelecek, deyip beni kapıya dikip gitti. Başlangıçta her şey yerli yerindeydi. Güneş yerli yerindeydi, yukarıda duruyordu. Mevsim de yerli yerindeydi, pırıl pırıl bir yazdı. Evimiz zaten yerli yerindeydi. Annemle ben de yerli yerimizdeydik, beni çağırmadan önce annem dışarı çıkıyordu, yazın hep böyledir zaten, annemin işi dışarıdadır, su almaya gidiyordur, ne bileyim, bahçeye iniyordur, tavuklara bakmaya gidiyordur vesaire, bense avluda oynuyordum, yazın güzel havanın altında hep yaptığım bir şeydir bu. Komşu kadın gelecek, diyerek beni kapıya dikip gitti annem. İlkin her bir şey o denli yerli yerindeydi. Ama az sonra ne olduysa burada ne beklediğimi sordum kendime. Annem komşu kadın deyince aklıma neden hemen Bedriye gelmişti? Bize en yakın kapıda oturduğu için mi? İyi hoş, fakat annemin kastettiği kadının Şehriban olmadığını nereden bilebilirdim? Fatma, Saniye ya da Nurgül olmadığını da? Belki de Senem'di. Ya da Songül. Hatta belki Melek. Hatta hatta, belki de Meliha'ydı. Durup dururken bir merak bulutu gelip tepeme dikilmişti. Hiç yoktan. Beklediğimin hangi kadın olabileceğine ilişkin kafamdaki kargaları o yana bu yana uçuşturuyorken bu kez de gelecek olan komşu kadının niçin geleceği meselesi takılmasın mı kafama. Komşu kadınların herhangi biri geldi, hadi diyelim bu Bedriye Teyze'ydi, neye gelecekti peki? O gelince ben bir şey yapacak mıydım, yoksa annemin dönmesini mi bekleyecektim? Neyse ki bu soru üzerinde pek de kafa yormadım. Neye gelecekse gelsindi, beni ne ilgilendirirdi? Tam da böylece kafamı rahatlatıyordum ki, bu kez annemin nereye gittiğini düşünüp merak etmeye başladım. Annemin suya gittiğini peşinen kabul etmiştim. Annem dışarı çıkınca suya gider. Yalnızca o da değil, bütün kadınlar dışarı çıkınca suya giderler, bizim burada neredeyse kadim bir ön kabuldür bu. Peki de, ya suya gitmediyse? Bir kadın yalnızca suya gitmek için mi dışarı çıkar? Şöyleydi, böyleydi derken iyice huzursuzlandığımı hissettim. Kapıda ne beklediğim meselesine döndüm gene. Komşu kadın gelecek diye ben kapıda niçin bekliyordum? Kapı her daim açıktı. Burası bir köydü. Gece dahi kapısını kitlemeyen vardı. Kadın gelecekse gelir, geçer içeri oturur, sonra annem geldi mi her ne işleri varsa görürlerdi. Belki de sadece laflarlardı. Ne edeceklerini kendileri bilirlerdi. Ben şimdi bu kapıda ne bekliyordum? Kafamı bu meseleyle daha fazla meşgul edemeyecektim. Oyunuma döndüm. Çocukları bilen bilir, üzerlerine vazife saymadıkları şeyleri oracıkta unutma gibi bir huyları vardır. Nitekim ben de oyunuma tekrar dalınca demin kafamı kurcalayan komşu kadın meselesini unutuverdim. O gün ne kadar oynadığımı hiç bilmiyorum. Zaten de yaz günü oyun oynayan dertten tasadan azade çocukların süreyle, saatle bir alıp veremedikleri olmaz. Bir ara arkadaşım Nihat geldi, Bedriye Teyze'nin oğlu, çubuk oyunu oynadık biraz, sonra o gitti, ben gene kendi başıma oyalandım. Taş attım yola doğru, bir türlü yolun öbür kıyısındaki bahçeye eriştiremeyince attığım taşlara kızdım. Sonra horozu kovalamaya başladım. Ne edeceklerini bilmeyen tavuklar şaşkın bir halde bir bana, bir horoza bakıp durdular. Ben böylece eğleşirken annemin geldiğini, daha sonra bir kadının da geldiğini, hatta galiba komşu kızlarının da gelip gittiğini hep anımsıyorum şimdi. Anımsıyorum anımsamasına, fakat gelen kadın kimdi, neye geldi, hiç bilmiyorum. Öyle görünüyor ki hiç de bilmeyeceğim. Zira üzerinden yıllar geçmişken annem de hiç anımsamıyor o günü.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git